Platformlar: PlayStation, Xbox, Nintendo Switch, PC
Ortalama Bitirme Süresi: 8-10 saat
Tür: Psikolojik Korku, Hayatta Kalma, Gizlilik
İlk oyunun çığlık çığlığa atmosferi ve klostrofobik deliliği seni içine çektiyse, Outlast 2 seni hem fiziksel hem de zihinsel anlamda çok daha rahatsız edici, karanlık bir yolculuğa çıkaracak. Bu kez Mount Massive Asylum’un dar ve pis koridorlarından çok uzakta, Arizona’nın ıssız çöllerinin ortasında, izole edilmiş bir tarikat köyünde uyanıyoruz. Oyun, yalnızca korkutmayı değil, aynı zamanda zihinsel sınırlarını zorlamayı amaçlayan bir anlatımla ilerliyor. Ana karakterimiz Blake Langermann, gazeteci eşi Lynn ile birlikte hamile bir kadının gizemli ölümü üzerine araştırma yapmak için bölgeye gelir. Ancak gece yapılan helikopter yolculuğu trajik bir kazayla sonuçlanır. Blake gözlerini açtığında helikopter harap halde, Lynn ise ortada yoktur. Bu noktadan itibaren oyuncu, bir yandan Lynn’i bulmaya çalışırken, diğer yandan da kendisini “iblis” olarak gören fanatik tarikat üyelerinden kaçmak zorunda kalır. Tarikatın karizmatik ama son derece sapkın lideri Sullivan Knoth, dünyayı kurtaracak “ilahî” bir çocuğun doğumuna inanmaktadır ve bu doğumun merkezinde Lynn vardır.
Oyun, yalnızca fiziksel tehditlerle değil, zihinsel bir yıpratma süreciyle de oyuncuyu içine çeker. Hikâye ilerledikçe Blake’in travmatik geçmişi de gün yüzüne çıkar: özellikle çocukluk yıllarında yaşadığı bir olay, kabuslar ve halüsinasyonlar eşliğinde tekrar tekrar karşımıza çıkar. Blake sık sık gerçeklik ile kâbus arasında gidip gelir, zaman ve mekân adeta birbirine karışır. Bu da oyuncuya yalnızca dış tehlikelerle değil, Blake’in zihniyle de baş etme görevi verir. Outlast serisinin imza mekaniklerinden biri olan el kamerası ve onun gece görüşü özelliği bu oyunda da temel unsurlardan biri. Fakat pil ömrü sınırlı, bataryalar nadir ve karanlık içinde saklanan düşmanlar çok daha acımasız. Blake’in elinde hiçbir silah yok; savunma yok, karşı koyma yok. Saklanabilir, kaçabilir ya da dua edebilirsin. Hayatta kalmak için nefesini tutman, çamurun içinde sürünmen ya da bir dolabın arkasında titreyerek beklemen gerekebilir. Yan görev sistemi doğrudan bulunmasa da, oyun boyunca toplayabileceğin sayısız belge, video kaydı ve anı parçası mevcut. Bu materyaller sadece hikâyeyi derinleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda oyuncunun dünyaya ve karakterlere daha empatik bir şekilde bağlanmasını sağlıyor. Özellikle kamera ile kaydedilen bazı sahneler, Blake’in psikolojik kırılmalarını daha çarpıcı hale getiriyor. Bir hayatta kalma korku oyunu olmanın ötesinde, dinî fanatizm, bireysel travma, çocukluk suçluluğu ve zihinsel çöküş gibi temaları da cesurca işliyor. Her köşede ölüm var; her adımda artan bir paranoya hissi. Ve bu kez korku sadece dışarıdan değil, içeriden de besleniyor. Oyuncunun sadece canını değil, akıl sağlığını da koruması gerekiyor.
Eğer gerçeklikle kâbusun birbirine karıştığı, rahatsız edici derecede yoğun ve sembollerle dolu bir deneyim arıyorsan, Outlast 2 seni bekliyor. Ama uyaralım… bazı yaralar sadece fiziksel değildir.


