The Last of Us “Hayatta kalmak, yaşamaktan başka bir şeydir.”

Tür: Aksiyon-Macera, Hayatta Kalma, Duygusal Hikâye
Ortalama Bitirme Süresi: 15-20 saat (ana hikâye), 25-30 saat (tüm içerikler)
Yan Görevler: Yan görev yapısı klasik anlamda yok; ancak keşifle ortaya çıkan notlar, diyaloglar ve çevresel anlatım hikâyeyi zenginleştirir.
Platformlar: PlayStation, PC (Remake versiyonu)

The Last of Us, bir “zombi oyunu” olmanın çok ötesinde. Bu, çökmüş bir dünyanın kalıntıları arasında insan olmanın anlamını sorgulatan, duygusal açıdan sarsıcı bir hayatta kalma hikâyesi. Kıyamet sonrası Amerika’da geçen bu deneyimde, oyuncu Joel adında sert ama kırılmış bir adamla, bağışıklığa sahip genç bir kız olan Ellie’nin birlikte çıktığı zorlu ve unutulmaz bir yolculuğa tanıklık ediyor. Zamanla aralarında gelişen ilişki, başlangıçta yalnızca bir görev gibi görünse de giderek derinleşerek bir baba-kız bağına evriliyor. Ve işte bu bağ, oyunun merkezine yerleşen en güçlü duygu: sevgi ve kaybetme korkusu.

Oyun, Cordyceps adlı bir mantarın neden olduğu küresel bir salgın sonrası harabeye dönmüş bir dünyada geçiyor. Fakat tehdit yalnızca enfekte olanlar değil. En büyük tehlike, insan doğasının en karanlık yönleriyle geliyor. Bu yeni dünyada hayatta kalmak, çoğu zaman vicdanla, etikle ve merhametle çatışıyor. The Last of Us, oyuncusunu yalnızca fiziksel değil, duygusal anlamda da hayatta kalma savaşı vermeye zorluyor. Hikâye anlatımı son derece doğal, sakin ama etkileyici. Her karakter gerçek, her diyalog yerli yerinde. Çatışmalarla dolu bu yolda kimin iyi, kimin kötü olduğunu ayırt etmek zorlaştıkça, oyuncu da kendi sınırlarını sorgulamaya başlıyor. Sevgi, öfke, umut ve umutsuzluk arasındaki denge, sürekli yer değiştiriyor.

Oyunun atmosferi ise neredeyse bir karakter gibi. Terk edilmiş şehirler, doğanın betonun üzerine yavaşça geri döndüğü sokaklar, bir zamanlar hayat dolu olan ama şimdi sessizliğe gömülmüş evler… Her ortam, sadece görsel değil, duygusal bir yük de taşıyor. Bir not parçası, eski bir oyuncak, paslı bir müzik kutusu bile bir zamanlar orada yaşanmış hayatlardan izler taşıyor. Hikâyeyi yalnızca anlatmıyor; hissettiriyor. Oynanış, kıt kaynaklar ve strateji gerektiren çatışma sistemleriyle derinleşiyor. Kurşun az, sağlık eşyaları sınırlı ve her çatışma ölümcül olabilir. Gizlilik, planlama ve sabır, çoğu zaman doğrudan saldırıdan daha etkili. Her karşılaşma bir karar anı: savaş mı, kaç mı, yoksa bekle mi? Bu da gerilimi hiç düşmeyen bir deneyim yaratıyor.

Ve en sarsıcı olanı da şu: oynarken yalnızca ne yaptığını değil, neden yaptığını da sorgulatıyor. Sana sorular sorduruyor. Belki ilk bakışta cevabı kolay gibi görünen, ama içine girdikçe ağırlığını hissettiren sorular: “Ne için savaşılır?”, “Kimi kurtarırsın?” ve “Ne pahasına?” Eğer bir oyun seni sadece ekran başında tutmakla kalmayıp iç dünyanda da yankı uyandırsın istiyorsan; hikâyesiyle, atmosferiyle, duygusal yoğunluğuyla seni içine çekecek bir deneyim arıyorsan, The Last of Us seni bekliyor. Gözlerin dolabilir, yüreğin sıkışabilir ama duramazsın… çünkü bu hikâye, sen yürüdükçe anlam kazanıyor.

Cyberpunk 2077 “Night City seni yutar… ya da sen.”

I Saw Black Clouds “Gördüğün her şey, doğru olmayabilir.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir